Web Analytics

Devletin Mirasçılığı

Mehmet

Admin
Katılım
29 Nis 2021
Mesajlar
38,866
Çözümler
12
Konum
Kocaeli
Son mirasçı devlete gelelim ve devletin mirasçılığına beraberce bakalım. Bir kişinin birinci zümrede mirasçısı yok. Çocukları torunları yok. İkinci zümrede mirasçısı yok. Anne babası yok, kardeşleri yok, kardeş çocukları yok. Üçüncü zümrede büyük anne ve büyük babaları yok, kendisinden önce vefat etmişler. Onların çocukları amca, hala, dayı, teyzesi yok veya kendisinden önce vefat etmişler. Sağ kalan eşi de yok. O zaman bu tereke sahipsiz mi kalacak? Sahipsiz tereke olmaz. Mirasçısız tereke olmaz. Miras, son mirasçı olan devlete intikal edecek. Medeni Kanunumuzun 501. maddesini bir okumamız lazım. “Mirasçı bırakmaksızın ölen kimsenin mirası devlete geçer.”
Bu devlete intikalin elbette birtakım özellikleri var. Bir defa, kişinin başka mirasçısının bulunup bulunmadığı nasıl tespit edilecek?
Medeni Kanun m.594 diyor ki: “Mirasbırakanın mirasçısı bulunup bulunmadığı veya mirasçıların tamamı bilinmiyorsa Sulh Hâkimi uygun araçlarla ve 1 ay ara ile 2 defa ilan yapıp hak sahiplerini son ilandan başlayarak en geç 1 yıl içinde mirasçılık sıfatlarını bildirmeye çağırır. İlan süresinde kimse başvurmazsa ve Sulh Hâkimi de hiçbir mirasçı tespit edememişse miras sebebiyle istihkak davası açma hakkı saklı kalmak üzere miras devlete geçer.”
Yani bütün bu yargılama sürecinde mirasçılar kendilerini bildirememiş olabilirler. Söz konusu ilandan bihaber olabilirler. Ama daha sonra bu mirasçılar ortaya çıkarlarsa bir dakika, söz konusu mirasın aslında devlete değil, bize intikal etmesi gerekiyordu diyebilirler. Bu “bir dakika” da zaten ne anlama geliyor? Miras sebebiyle istihkak davası açma anlamına geliyor. Dersimizin akışında miras sebebiyle istihkak davasını da beraberce zaten ele alacağız.
Gelelim bir diğer hükme. Geçmişteki derslerde söyledim. Özellikle bir kişi vefat ettiğinde onun mirasçılarının, mirasbırakanın borçlarından sorumlu olmaları, özellikle de şahsen sorumlu olmaları, birden çok mirasçı varsa müteselsilen sorumlu olmaları ilk bakışta insanın adalet hissini biraz rahatsız edebiliyor. Özellikle şahsi sorumluluk. Ama kanun koyucu birçok imkân tanımış mirasçılara. Mirasın hükmi reddi var, mirasın reddi var, mirasın resmen tasfiyesini talep etmek imkânları var. Yani bu gibi hallerde mirasbırakanın borçlarından hiçbir şekilde sorumluluk altına girmiyorlar.
Ret ile ilgili şu hususları vurgulayalım. Bir mirasçı mirası reddettiyse mirasbırakanın borçlarından sorumlu olmuyor. Hükmi ret ihtimali varsa yani tereke zaten borca batıksa ve bu durum resmen sabitse veya mirasbırakanın çevresindeki herkes tarafından biliniyorsa o zaman mirasçılar mirası zaten reddetmiş sayılırlar. Yani hükmi redde bir ret varsayımı ortaya çıkıyor ve mirasçılar mirası reddetmiş varsayılıyorlar. Dolayısıyla mirasbırakanın borçlarından da sorumlu olmuyorlar.
Ayrıca mirasçılar mirasın resmi tasfiyesini talep ettiklerinde de mirasbırakanın borçlarından sorumluluk altına girmezler.
Bir diğer ihtimal de şudur: Mirasçılar terekenin resmi defterinin tutulmasını talep edebilirler. Hakikaten aklınızdan şu sorular geçiyor olabilir. Bir kişi öldü, vefat etti. Ben onun yakınıyım, mirasçısı oldum kendiliğinden hiç arzu etmememe rağmen. Ama ben bu terekenin aktifini bilmiyorum, pasifini bilmiyorum, alacaklarını, borçlarını bilmiyorum. Bütün bunların acaba, resmi bir şekilde saptanmasını talep edebilir miyim? Elbette. Mirasın resmi defterinin tutulmasını talep edebiliyor mirasçılar. Bu resmi defterde yapılan incelemeler sonucunda, yani haklar, alacaklar, borçlar, aktifler, pasifler bir arada değerlendirildikten sonra kişiler mirasbırakanın içinde bulunduğu ekonomik durumu tartıp bazı kararlar alabiliyorlar. Mirası tutulan deftere göre kabul ettim diyebiliyor. Mirası reddettim diyebiliyorlar. Mirasın resmi tasfiyesini talep ettim diyebiliyor.
İşte mirasçılara tanınan terekenin resmi defterinin tutulmasını talep hakkı, prensip itibariyle devletin mirasçılığında da ortaya çıkan bir durumu bize hatırlatıyor. Medeni Kanunun 631. maddesine bakmamız lazım. 619’la beraber bakmamız lazım. Medeni Kanunumuzun 619. maddesi “Mirası reddetmeye hakkı olan her mirasçı, terekenin resmi defterinin tutulmasını isteyebilir.” 619. madde, her bir mirasçıya bunu talep etme hakkını vermiş. Peki, şimdi okuyacağımız 631. madde bize ne diyor? Mirasın devlete geçmesi ihtimalini söylüyor. “Mirasın devlete geçmesi halinde Sulh Mahkemesi re’sen, yukarıdaki usuller uyarınca terekenin resmi defterini düzenler.” Yani yasal mirasçılara tanınan bu resmi defter tutma talebi Devletin mirasçı olması söz konusuysa herhangi bir talebe gerek olmaksızın devreye giriyor. Sulh Hâkimi zaten kendiliğinden terekenin defterini, resmi defterini tutacak ve bahsettiğimiz şekilde, bahsettiğimiz prosedür tamamlandığında, Devlet mirasçı sıfatına sahip olacak.
Son olarak, Devlet mirasbırakanın borçlarından sorumlu mu? Sorumlu. Yukarıda anlattığım şekilde tutulan deftere yazılan borçlardan sorumlu. Ayrıca Devlet sadece ve sadece kendisine intikal eden tereke değerleriyle sınırlı olarak sorumlu (TMK m.631/f.2).
Bir soru sorarak gidiyorum. Böyle vaktiniz kalırsa bakarsınız. Devlet mirası reddedebilir mi? Acaba mirası reddetmesine gerek var mı? Zaten sorumluluğu tereke mallarıyla sınırlıysa reddetmesi gerekli mi? Bir düşünün bakalım. Araştırmak isterseniz araştırın. Ödevlerinizi paylaşmak isterseniz paylaşın. Teşekkür ederim.
 

Bu konuyu görüntüleyenler

Geri
Üst