Web Analytics

Ölüme Bağlı Tasarrufta Bulunma Ehliyeti

Mehmet

Admin
Katılım
29 Nis 2021
Mesajlar
38,862
Çözümler
12
Konum
Kocaeli
Şimdi bakıyoruz Medeni Kanunumuzun ikinci bölümüne: Ölüme bağlı tasarruflar; birinci ayrım, Tasarruf ehliyeti. A-) Ehliyet, I-) Vasiyette, II-) Miras Sözleşmesinde.
Kenar başlık acaba sizi tatmin etti mi “vasiyette” ifadesi? Vasiyetname deseydi daha doğru olacaktı, değil mi? Yine aynı şekilde devam ediyor metinde, “vasiyet” yapabilmek için diyor. Aslında kanun koyucu “Vasiyetname” yapabilmek için demeliydi.
Diyor ki kanun koyucu TMK m.502’de: “Vasiyetname yapabilmek için, ayırt etme gücüne sahip ve on beş yaşını doldurmuş olmak gerekir.”
Biz öncelikle ayırt etme gücüne sahip olmak olgusuna beraberce bakalım. Kişi yaptığı hukuki işlemin sebeplerini sonuçlarını anlayabilecek, kavrayabilecek noktada olmalı.
Kişi ayırt etme gücüne sahip olmalıdır. Hangi anda ayırt etme gücüne sahip olmalıdır? Elbette vasiyetnamesini gerçekleştirdiği, vasiyetnamesini meydana getirdiği sırada ayırt etme gücüne sahip olmalıdır. İçinizden şöyle sorular geçebilir. Diyebilirsiniz ki, vasiyetname yapmadan önce ayırt etme gücünden yoksundur. Vasiyetname yaptığı sırada ayırt etme gücüne sahiptir. Arkasından da ayırt etme gücünü yitirmiştir. Olabilir mi? Olabilir. Ama şüpheye düştünüz mü yavaş yavaş? Yani vasiyetname yapmadan önce ayırt etme gücüne sahip değil, vasiyetname yaptığı anda ayırt etme gücüne sahip veya vasiyetname yaptığı anda ayırt etme gücüne sahip, sonradan ayırt etme gücüne sahip değil. Eğer böyle durumlarla karşı karşıyaysak, vasiyetname yapan kişinin ayırt etme gücünden vasiyetnameyi yaptığı sırada yoksun olduğunu iddia eden kişinin işi kolay, değil mi? Ne yapacak? Diyecek ki, bu kişi vasiyetname yapmadan önce ayırt etme gücüne sahip değildi. Nasıl oldu da vasiyetnameyi yaptığı anda ayırt etme gücüne sahip hale geldi? Bu kez diğer taraf kişinin ayırt etme gücüne sahip olduğunu ispatlamak durumunda kalacak. Aynı şekilde vasiyetname yaparken ayırt etme gücüne sahip, daha sonra yitirdi. Yine aynı şekilde bu vasiyetnameden zarar gören kişiler, bu vasiyetnamenin geçersiz olduğunu iddia eden kişiler diyecekler ki, bu kişi vasiyetnameyi yaptıktan sonra ayırt etme gücünü yitirmiş. O halde nasıl oldu da vasiyetnameyi yaparken ayırt etme gücüne sahip olduğunu bize bir ispatlayın diyecekler. Diğer taraf bu vasiyetname yapılırken kişinin ayırt etme gücüne sahip olduğunu ispatlamak zorunda kalacak.
Ayırt etme gücünün ispatıyla ilgili olarak özellikle uygulamaya baktığımızda şunu görüyoruz. Uygulamada özellikle resmi vasiyetnamelerle karşı karşıya kalıyoruz. Resmi vasiyetnameleri aslında birçok resmi memurun yapması mümkün ama uygulamada noterlerin söz konusu resmi vasiyetnameleri yapmaları olgusuyla karşı karşıya kalıyoruz. Noterler de, kendilerine müracaat eden şahısların yani ölüme bağlı tasarrufta bulunmak için, vasiyetname yapmak için kendilerine müracaat eden şahsın ayırt etme gücüne sahip olup olmadığı noktasında bir şüpheye düşerse, kendisinden ayırt etme gücüne sahip olduğuna dair bir rapor talep edebiliyor. Uzman hekimlerin bu konuda düzenlediği bir sağlık raporu talep edebiliyor. Diyor ki, ben sizin vasiyetnamenizi yaparım, hangi şartlarla yaparım? Bana ayırt etme gücüne sahip olduğunuzu ispatlayan bir hekim raporu getirmeniz şartıyla bunu yaparım, diyebiliyorlar. Aslında Noterlik Kanunu, noterlere bu imkânı, işlemi yapacak kişinin ayırt etme gücünden şüpheye düşerse tanımış bulunuyor. Ama uygulamada neredeyse hemen hemen her vasiyetnamede noterlerin, ölüme bağlı tasarrufta bulunan kişiden ister genç olsun ister yaşlı olsun vasiyetnameyi yapabilecek ehliyete sahip olduğuna dair bir rapor istediklerine sizler de meslek hayatınızda tanık olacaksınız.
Bu rapora rağmen acaba gerçek farklı olabilir mi? Raporu düzenleyenler hata yapmış olamazlar mı? Raporu düzenleyenler kasten acaba bizi yanıltmak istemiş olabilirler mi? Hayatın içerisinde her türlü olasılık var, değil mi? O yüzden rapor da kişinin ayırt etme gücüne sahip olduğunu ortaya koyan kesin bir delil değildir. Aksini iddia ediyorsa kişiler, aksini ispatlayabilecek diğer delilleri mahkemenin önüne sunabiliyorlarsa, o da hâkimde gerçekten de aksi yönde bir kanaat uyandırıyorsa o zaman bu raporun herhangi bir değeri kalmayacak.
Burada duralım. Kaldığımız yerden devam edeceğiz.
 

Bu konuyu görüntüleyenler

Geri
Üst